Friday, 10 July 2020
Yayılmacılık, bir ulusun başka bir ulusu siyasi ve ekonomik egemenliği altına alarak yayılması. Bu gözle baktığımızda, ülkemiz 70 yıldan beri adım adım işgal edildi: şimdi yabancılar bizim sütümüzü, yoğurdumuzu bize satıyorlar, bizim emlakimizi, çayımızı bize satıyorlar. Eğitimimizin nasıl olacağını öğütlüyorlar, uzmanları ve araştırma görevlileri (istihbarat elemanları) içimizdeler her an, neyi nasıl yapacağımızı (kendi çıkarları doğrultusunda) öğütlüyorlar ve örgütlüyorlar. Bu konuda geniş bilgi İngilizce Ziyonun 24 yemini belgesinde bulunabılır. Her nekadar bu belgenin "uydurma" olduğu bir çok kez güvenilir akademik çevrelerce dile getirilmişse de, dikkatli bir göz belgede anlatılanların günümüz dünyasında bire bir gerçekleşmiş olduğunu görebilir.
Bizi yönetecek olan siyasi kişileri uygun yöntemleri ile bize seçtiriyorlar, muhalefeti de yine kendi çıkarları doğrultusunda devşiriyorlar, muhalefet lideri ABD Büyük Elçisi ile otel odasında gizli görüşme yapıyor, ne partisine, ne TBMM'ne ne konuştuğu hakkında bilgi vermiyor.
Bereketli topraklarımızın şefkatli bireyleri 'düşman' dendiğinde sadece etrafta elinde silahı olan yabancı arıyor, oysa ekonomik düşman, kültürel düşman, siyasi düşman gibi kavramlardan yoksunuz. Bizleri inanç ve etnik kökenlerimiz konularında ayrımcılığa sürüklüyor ve birlikteliğimizi, ulus ruhumuzu yıpratmaya çalışıyorlar.
Yerli tohumumuzu yasaklıyorlar, İsrailden tohum ithal etmeye mecbur ediyorlar, ertesi yıl için tohumluk olamadığından her yıl tekrar ithal etmek zorunda kalıyoruz, bu bereketli topraklar binlerce yıldan beri üstünde yaşayanları doyururken, artık hemen her kritik gıda ürününü ithal etmek zorunda kalıyoruz.
Güzel yurdumuzun kırk noktasına taktik nükleer topçu bataryaları yerleştiriyor, ileri teknoloji gözetleme istasyonları kuruyor, bunların kapısına da biz nöbetçi olarak Mehmetciği koyuyoruz ve bayrağımızı çekiyoruz, içeride sadece ABD subayları bulunuyor.
Aydınlarımızdan bir çoğunu kendi saflarına çekebiliyor, sözüm ona demokrasiyi, insan haklarını savunuyorlar görüntüsü ile düşünsel yapımızı bölüyorlar. TSK'ya ve her kamu kuruluşuna sızıp, Cumhuriyeti koruması gereken kadroları saf dışı bırakıyorlar.
İşgal altında olmadığımızı söyleyebilir miyiz? Bu durumda bizlere düşen, bölünme tuzağına düşmeden, birlik ruhu ile hareket edip Cumhuriyet devrimlerinin Anadolu'ya yayılması için örgütlü, planlı ve uzun soluklu aydınlanma seferberliğine girişmektir.