Tuesday, 10 September 2019
Komik bir ailem var: kuzenlerdeyiz, bir sabah kahvaltısı sonrası kuzen eşine 'Mehmetciğim, bak rüzgar balkona gazete ve poşet getirmiş onları alıp çöpe atar mısın?' dedi. El cevap: 'allla alllaaaa, biz bu dünyaya balkondan poşet toplamaya mı geldik'. Sahi biz bu dünyaya niye geldik?
Kendimi bildim bileli varlık nedenimi, ruhumun bileşenlerini sorgulayıp durdum, ben kimim, neden varım, ruhumda neler farklı olsaydı ben ben değil de başka birisi olacaktım?. Bilime merakım olduğu kadar, bilimin bilemediği spritüel boyuta da merakım az değildi. Hep duyardım ruh çağırıyorlar falan, ne kadar boş işler ile uğraşıyor insanlar diye düşünürdüm, ama bir yandan da neler oluyor bu dünyada diye de merak ederdim.
Bu ruhsal alan uğraşlarının ne kadarının safsata, ne kadarının eğlence, ne kadarının da gerçek olduğunu anlamaya çalışır, konuyu düşünsel boyutun ötesine eylemsel boyuta da taşımak için çocuk aklımızla arkadaşlarımız ile ruh çağırma girişimlerine kalkışırdık. Örneğin fincanla ruh çağırma gibi birşeyler yaptığımızı anımsıyorum, tabii eğlenceden öteye gitmedi hiç birimiz de fazlaca kafamızı takmadık, günlük haylazlıklarımız daha çok zamanımızı aldı.
Ancak yaşımız biraz ilerleyince sağdan soldan duyduğumuz medyum diye birşey olduğunu, bazı psişik yetenekleri olan insanlar olduğunu öğrendik. Vay canına, peki bende niye yok böyle bir yetenek, yoksa var da farkında mı değilim? Sonraları bu 'farkındalık' işine de kafa yormaya başladım: bir tarafta dünya işleri yani bildiğimiz üç boyutlu çevremiz, diğer tarafta da işin bir enerji boyutu da olabileceğini hissetmek, yani elle tutulmaz gözle görülmez bir boyutun da olabileceğinin farkına varmak.
Istanbul'da bir grubun medyum ile kamuya açık celseler yaptığını öğrendik, bir tanesine katıldık, yönetici psikiyatr, medyumu hipnoz ile uyutuyor, bir süre sonra medyum konuşmaya başlıyor, kah tek taraflı bilgi veriyor, kah soruları yanıtlıyor, grup bilgileri kaydedip dergi ve kitaplarında yayınlıyorlar: ana tema sevgi, kardeşlik, paylaşım, barış, bilim vb., her şey olumlu, hiç bir olumsuz bilgi yok.
Ankara'ya döndüğümüzde bir arkadaş medyum olduğunu söylediği orta okul terk bir genç buldu, biz de böylesi toplantılar yapmaya başladık. Yine aynı ana tema çerçevesinde bilgiler geldi. İlerleyen senelerde uçan daireler, uzaylılar vb. konulara da merak sarıp okumaya, araştırmaya giriştik. Tabii bir biri ile çelişen bilgilere de rastladık, bir paralellik gösteren bilgilere de.
Özetle bu gün geldiğim nokta, çok çeşitli uzaylıların olduğu, hepsinin değişik amaçları olduğu, dünyamızı ziyaret ettikleri gibi, bizim fiziksel yapımızda aramızda da yaşayanlar olduğu sonucuna ulaştım. Benim önerim arşatırmaya, sorgulamaya, tartışmaya devam edelim, önümüze konana sorgulamadan inanmayalım, hepimiz bir birimizden bir şeyler öğrenmeye çalışalım, hiç bir fikir ve kişiyi dışlamayalım.
Varoluş derken nerelere geldim, toparlayacak olursam, varoluş nedenini bulmuş bir çok insan var. Peki bu insanları nasıl bileceğiz? Çok basit, yaptığı işi büyük bir zevkle güle oynaya ömür boyu yapan insanlar varoluş nedenlerini bulmuşlar demektir. Bir arkadaşımın kızı böyle: Ayşe Deniz Piyanist diye arayınca bulursunuz, pozitif enerjisi insanı içine çekip alıp götürüyor.
Ayrıca yine enerji boyutundan iletilen bilgilere göre yer yüzünde bizlerin bulup göremiyeceğimiz bir yaradılış mağarası var, ve bu dünyaya gelecek ruhlar, önce o mağarada bir hazırlık aşamasından geçiyorlar, hangi coğrafyaya doğacaklarına, o coğrafyada hangi ana-babaya doğacaklarına kendileri karar veriyorlar, ve zamanı gelince de doğuyorlar.
Başkaları için bu inanmak/inanmamak konusu olabilir, ama ben böyle bilinçli bir seçim yaptığımı biliyorum, gerek coğrafyam, gerek ana-babam ve dahi çevremdeki herkes son derece olumlu, sevecen, olanı olduğu gibi kabul edebilen insanlar. Bir başka yazımda ayrıntılarını paylaşmayı planlıyorum.
Sevgi ve barış ile kalın.